



emri, sürekli bir Halifenin oluşturulması konusunda kesinlik için bir karinedir. 

 

• İcma’us Sahabe’ye gelince, Sahabe RadiyAllahu Anhum Rasûlullah SallAllahu Aleyhi 

ve Sellem’in  vefatından hemen sonra bir Halife seçilmesinin gerekliliği hususunda 

icma etmişlerdir. Ebu Bekir sonra Ömer,  daha sonra da Osman’ın Halifeliği 

üzerinde icma ettiler. Halife ikame etmek üzerinde İcma’us Sahabe’nin  varlığını, 

vefatından sonra Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in defnini ertelemeleri ve 

bir Halife  naspetmek ile meşgul olmak, Halifenin naspedilmesi üzerinde İcma’us 

Sahabe oluştuğunu gösterir. Hâlbuki  ölümünden sonra ölünün gömülmesi farzdır. 

Kendilerine defnin farz olduğu kişilerin, defni erteleyip başka  bir işle meşgul 

olmaları da haramdır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in naaşı ve defni ile 

meşgul olması  gereken sahabeden bir kısım, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in 

defni yerine Halife naspetmek ile  meşgul oldu. Diğerleri ise bu meşguliyet karşısında 

sessiz kaldı. Defnin iki gece geciktirilmesine ortak oldular.  Hâlbuki onlar bunu inkâr 

edip defnetme konusu ile uğraşabilirlerdi. Bu ise ölünün defni yerine Halifenin 

 naspedilmesi ile meşgul olma konusunda bir icmadır. Bu durum ancak Halifenin 

naspedilmesinin ölünün  defnedilmesinden daha kuvvetli farz olduğunda böyle olur. 

Ayrıca bütün sahabe, hayatları boyunca Halife  naspetmenin farziyeti üzerinde icma 

ettiler. Dolayısıyla İcma’us Sahabe, Halife naspetmenin farziyeti  üzerinde güçlü ve net 

bir delil olmuş olur. 

•  Üstelik dinin hâkim kılınması, dünya ve ahiretle ilgili Şeriat hükümlerinin 

uygulanması sübutu ve  delaleti kesin delillerle tüm Müslümanlar üzerine farzdır. 

Bu farzın gerçekleşmesinin şartı ise sulta sahibi bir  idarecinin varlığıdır. “Bir farzın 

yerine getirilmesi için gerekli olan şeyler de farzdır” şeri kaidesi gereği, bir  Halifenin 

belirlenmesi farzdır. 

•  İşte tüm bunlar, Müslümanların kendilerine bir idare ve sulta kurmalarının üzerlerine 

farz olduğuna  dair açık ve net delillerdir. Yine söz konusu deliller, idarenin başında 

bulunacak ve ümmetin işlerini  yürütecek bir Halifeyi seçmenin Müslümanlara farz 

olduğunu çok açık ve net bir şekilde göstermektedir.  Mademki bugün Müslümanların 

bir Halifesi yok, öyleyse her muktedir Müslümanın, bu yüce farzı yerine  getirmek 

için ciddi bir çalışma yapması farzdır. Müslümanların Halifesini ikame etmekten geri 

durmak,  büyük günahlardan bir günahtır. Çünkü bu, İslam’ın en büyük farzlarından 

bir tanesinden geri durmak  demektir. Dinin hükümlerini ikame etmek, bu farza 

bağlıdır. Hatta İslam’ın hayat sahasında varlığı ona  bağlıdır. 

Sonuç olarak diyebiliriz ki, yeryüzünde Allah’ın tayin ettiği sınırları korumak 

için hadleri uygulayan ya da  dinin hükümlerini yerine getirip “La ilahe illallah 

Muhammedün Rasûlullah” sancağı altında Müslümanların  cemaatini birleştiren bir 

devlet olmayınca, Hilâfeti kurup Halifeyi tayin için bir çalışma yapmaktan geri  kalmak 

için hiçbir mazeret ve ruhsat yoktur.  

•  Hizb-ut Tahrir, dinin kendisiyle ikame olduğu bu büyük farzı var etmek için tüm 

Müslümanları  kendisiyle birlikte çalışmaya davet ediyor. 



3